21 Şubat 2011 Pazartesi

Bartu'nun Gözünden

İşteee uyandım. Sanırım bunun ismi uyanmak. Bakayım kimler var etrafta.


Aaaaaaa! Renkli sempatik dönen şeyler yine buradalar bir yere gitmemişler. Hadi ben uyandım şimdi dönebilirsiniz. Hadi. Hadiiii! Allah allah neden dönmüyorlar ki. Karnım da nasıl acıktı bir bilseniz.Biraz alt dudağımı emeyim bari. Hmmm. Hiç kesmedi bu. Sol eli deneyelim o zaman. Yok yok o da kesmiyor. En iyisi annemi çağırayım. Ingaaa, Ingaaaaaaaaaaaaaaaa. Bu arada sanırım annem isveçli. Beyaz tenli renkli gözlü ve ismi Inga. Kesin İsveçli. Ingaaaaaaaaaaaa dedik yahu. Hele şükür geldi. Dur şuna bir cilve yapayım. Gariban çok seviniyor. Bak şimdi bak nasıl gülecek. Heh işte güldürdüm yine. Çok yetenekliyim ben yahu. Ama çok açım hadi besle beni. Sonra yine eğlendiririm sizi.

Burası da salon. Genelde bu köşede takılmayı seviyorum. Hem burada beni beş tane bekleyen uzay gemisi var. Du bakayım. Biiir, üüüç, altıııı, ikiiii, beş! Evet tam beş tane. Hepsi burada.

Heh bir bu eksikti. Geldi yine annemi öpüyor. Neymiş babammış. Çek elini annemin üzerinden. Heyyy kime diyorum. Dur dur dur heeyyy. Şimdi de bana bakarak saçma sapan sesler çıkarıyor. Deli galiba. En iyisi hiç bulaşmamak. Neyse işe gider birazdan rahat ederim.

Anneeee versene şu topu bana. Heeeeeeyy. Iııııııııh o değil.Yok yok bırak ellerimi. Top diyorum top. Hani renkli var ya. Ne laftan anlamaz insanların arasına düşmüşüm, hiçbir şey anlamıyor bunlar. Sonunda anladı galiba topu getiriyor. He işte o evet eveeeeet. Hadi ver bana. Yahu sallamasana. Ver ben oynarım onunla. Ver ver. Heh şöyle.

Bu top iyi güzel çok seviyorum da biraz daha küçük yapsalarmış keşke. Ağzıma sığmıyor ki bu. Bir daha deneyeyim ben yine de. Ihhhhh ıh. Olmuyor.

Bu koku nedir bu arada. Yok yok ben yapmadım. Öyle bakma valla ben yapmadım. Dur dur çıkartmasana pantalonumu. Ben yapmadım diyorum sana neden dinlemiyorsun ki. Aaaa. Ben yapmışım. :)


İşte burası da evde benim en sevdiğim yer. Banyodaki aynalar. Nasıl sevmem ki. Şu güzelliğe bakın. Vallahi aynalar çatlayacak kıskançlıktan. Ay pek de sevimliyim yahuu. Dur ne güzel bakıyorduk aynaya, anne nereye gidiyorsun?
Neyse.. Yarın bakarız yine.


Karanlık oldu dışarısı. Akşam mıydı. Evet ondan oldu. Anneee kim gelmiş? Babam mı? Yine mi... Şimdi yine sululuk yapacak kesin beni görünce. Hooop al başladık işte.

Babamın en sevdiği oyuncak da bu. Elinden hiç düşürmüyor. Bir de düzgün bir kanal açsa. Futbol futbol futbol. Başka birşey yok sanki. Baba ben sıkıldım. Hadi beni oyun parkına koysana oynayalım biraz.




İşte hayvan sesleri çıkaran oyuncağım. En sevdiğim oyunlardan birisi bu. Önce oyuncak ses çıkarıyor sonra babam oyuncağı taklit ediyor. Ben de ona puan veriyorum. Laf aramızda pek yeteneksiz. Yine de üzülmesin diye ben bir daha isteyeyim. Baba baba hadi at sesi yap yine. Babaaa? Heyy nereye bakıyorsun sen.


Ben de bir bakayım. Ne var orada. Yine mi futbol. Allah allah ne buluyorsun şu futbolda yahu.

Benim uykum da gelmeye başlamıştı zaten. Ingaaaaaaaaa, ıngaaaaaaa gel al beni. Hadi hepinize iyi geceler.

Oh be!

Bartu'nun gelişiminde önemli değişimlerin yaşandığı Şubat ayı biraz sıkıntılı başladı maalesef.
İlk iki gününü hastanede geçirdi . Serum takviyesi ile kendine gelebildi ancak. İlk çocuk ve ilk hastalık nedeniyle biraz korkmadık desek yalan olur. Ancak eve döndükten sonra birkaç gün sonra bütünüyle iyileşince "Oh be!" diyebildik.

Ayın devamında her şey yoluna girdi diyebilirim. Her geçen gün etrafa karşı ilgisi artan, artık insan ayıran (anne dışında kimse susturamıyor ), karnı tok - altı kuruyken bin bir türlü cilveler yapan, aynada kendine aşık olan Bartu umarım aşağıdaki gibi hep gülecektir.